Birinci Dünya Savaşından sonra galip devletler savaş esnasında bozulan dünya düzenini yeniden kurmak üzere galip devletler tarafından “Milletler Cemiyeti” kurulur.
Milletler Cemiyeti, dünya da barışı korumak amacı ile kurulmuş olsa da, kurucu üyelerin ve büyük devletlerini çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir.
Kuruluş aşamasında sadece galip devletler üye olurken Türkiye 1. Dünya Savaşında yenilgiye uğradığı için kurucu üye olarak yer almamıştır. Ancak zamanla yenilen devletler de üye olarak kabul edilmişlerdir. 1925 yılında Milletler Cemiyetinin üye sayısı 55’e kavuşmuştur.
Türkiye, Milletler Cemiyetinin kurucu üyelerinden İngiltere ile arasında Musul sorunu olduğu nedeni ile İngiltere’nin engellemesi ile karşılaşacağını düşündüğü için üyelik başvurusunda bulunmamıştır. Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul sorunun 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara’da anlaşmayla sonuçlanmıştır.
Türkiye, komşuları ile arasındaki sorunlar çözülmeden Milletler Cemiyetine almama gibi daimi üyelerin engelleme kararları karşısında, Mustafa Kemal Atatürk Milletler Cemiyeti’ne kendisinin üyelik başvurusunda bulunmayacağını, ancak Milletler Cemiyeti davet ederse katılmayı düşüneceğini beyan etmiştir.
Sonuç da, Milletler Cemiyetinin kuruluş tüzüğünde yer almamasına rağmen, Milletler Cemiyeti Genel Kurulu 6 Temmuz 1932 tarihindeki Çin – Japon ihtilafını görüşmek üzere yaptığı olağanüstü toplantısında, İspanya temsilcisinin teklifi, başta Yunan temsilcisi olmak üzere 43 üyenin desteği ile Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne davetini öngören bir kararı kabul etmiştir. Bu kararın Türkiye’ye bildirilmesi üzerine de TBMM 9 Temmuz 1932 tarihinde de Milletler Cemiyetinin davetini kabul etmiş ve 18 Temmuz 1932 tarihinde Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
Milletler Cemiyeti, kendi yasasında olmadığı halde, henüz 9 yaşında olan, savaştan yeni çıkmış Türkiye Cumhuriyeti’nin uyguladığı onurlu dış politikası sonucu üye olması için oy birliği ile davet etmek zorunda kalmıştır.