Anadolu topraklarında bir çok medeniyetler kurulmuş, yaşamış, yıkılmış ve yerine gelen yeni medeniyetlerle kaynaşarak en eski kültürler dahi değişikliğe uğrasada günümüze kadar gelebilmiştir.
Anadolu kültürleri arasında “çerçi” mesleğinin önemli yeri vardı. Anadolu insanlarının büyük bölümünün %90’ının köylerde yaşadığı, köyden şehire yılda bir kaç kez gidilebildiği, Markerlerin, süpermarketlerin, bakkalların olmadığı dönemlerde köy halkının ekonomik ihtiyaçlarını çerçiler karşılardı.
Çerçiler, satacakları çay, şeker, biskivi, iğne, iplik, tabak, tas, bardak, bez, kumaş, oyuncak, halkalı şeker ne varsa heybelerine doldurur at’ları, eşekleri, katırları üzerine yüklerler köy, köy ev, ev gezer satarlardı.
Çerçiler, yaptıkları satışlar karşılığında daha çok köylülerden yumurta, arpa, buğday, nohut gibi yetiştirdikleri ürünleri alırlardı. Yani ticarette takas yöntemini kullanırlardı. Ticarette para fazla kullanılmazdı. Çerçiler, hem sattıkları mal’dan kazanr, hem de aldıkları üründen kazandıkları için karlı bir iş yaparlardı. Çerçiler takas yöntemi ile yaptıkları alış verişleri arada bir de olsa veresiye olarak da yaparlardı.

Benim tanığı olduğum bir eli çolak, bir ayağı sakat olan topal Hakko isminde bir kişi de çerçilik yapardı. Topal Hakko, Karaca köyü, Karaşatır mezrası, Asar köyü, Ektir, Yukarı Sülmenli, Aşağı Sülmenli, Kışla, Çiflik, Aksütler, Halincek, Katıl, Dostal köylerinde ticaretini yapardı. Köyleri belli bir sıraya koymuş, her gün farklı bir kaç köyde ticaretini yapar, akşam evine dönerdi. Hayvanına yüklediği malları satar, köylülerin siparişlerini alır bir sonraki gün de getirmeye çalışırdı.
Köylüler, çerçiden alışveriş yaparken tercih yapma, beğenmeme şansları yoktu. Satılan her üründen sadece bir cins, bir marka bulundurulabilirdi. Kalite, marka, tercih yapma şansı olmayan kadınlar, çocuklar Topal Hakko ne getirirse almak zorunda idiler.

Çerçilerin ağırlıklı müşterisi köylü kadınları ve çocuklardı. Köyün erkekleri çercilerden alış veriş yapmazlardı. Çocukların en sevdiği halkalı şekerlerdi. bir kaç halkalı şeker alan çocuğun mutluluğu dünyalara bedeldi.
Çerçiler, yalnızca çay, şeker, biskivi, iğne, iplik, tabak, tas, bardak, bez, kumaş, oyuncak satmazlardı. Bazıları ise halı, kilim satardı. Arguvan’ın Halpuz köyünde, Muharren isminde bir vatandaş tarla, ekin, harman işi bittikten sonra, ek kazanç sağlamak için halı, kilim satardı. Muharrem’in ekonomik durumu iyi olmamasına rağmen sattıkları malları (Ağustos sonu veya Eylül ayına) harman sonuna veresiye satardı. Ben o zaman çocuktum Muharrem’in zengin olduğunu düşünüyordum. O tarihlerde esnaflarda sattıkları malları harman sonuna (bir yıl sonrasına) veresiye sattıklarını sonradan öğrendim. Halkın bir birlerine öyle bir güveni vardı ki, yapılan satışlarda kredi kartı, nakit para, çek, senet asla sorulmaz sadece bir söz yeterli olurdu.
Çerçilik mesleği yüz yıllarca Anadolu halkının ticaretinin elinde tuttu. Ancak son yıllarda sanayileşmenin, şehirleşmenin bir sonucu olarak, yerini pazarcılara bıraktı. Çerçi unutulan meslekler arasında tarihteki yerini almak üzeredir.