Malatya’da bir köyde 65-70 yaşlarında İsmail ve Hıdır isimlerinde çok samimi, kardeş gibi bir birlerini seven, bir birlerinin hiç bir talebini geri çevirmeyen iki dost aile vardı.
Her iki aileninde traktörleri vardı. Ancak traktörlerin fazla önemli olmayan ekipmanlarını ortak kullanıyorlardı. Bir güz günü tohum ekmek için Hıdır’a mibzer lazım olur. Hıdır, 13-14 yaşlarında oğlu Naki’yi, dostu İsmail gönderir. Derki oğlum git İsmail amcan tohum ekmeyi bitirdi ise mibzeri bize versin ki biz de tohum ekelim der. Gayet saf olan Naki, İsmail amcasının yanına gider merhabalaşırlar. Uyanık olan İsmail amca, Naki’ye takılmak, onu konuşturup gülmek ister, hal hatırdan sonra İsmail amca sorar.
-Naki baba nasıl iyimi der?
-Naki iyi İsmail amca der.
-Peki ne yapıyor baba Naki der?
-Bir iş yaptığı yok evde oturuyor, tohum ekeceğiz de babam beni sana gönderdi.
-Hayırdır Naki, bana niye gönderdi der?
-Babam dedi ki git, İsmail amcan tohum ekmeyi bitirdiyse mibzeri versin ki, bizde tohum ekelim dedi der.
– Naki baban daha mibzer almadı mı? der.
– Yok İsmail amca almadı, bizde çok söylüyoruz ama almıyor der.
-Neden almadı, parası mı yok?
-İsmail amca parası da var, bizde çok söylüyoruz ama almıyor. İsmail amca babam her zaman böyle bizi ite köpeğe muhtaç ediyor der.
İstediği cevabı alan İsmail amca, gülmekten kendinden geçer ve derki şimdi mibzeri al işini yap, babana selam söyle der ve Naki’yi gönderir.